Ergenlik Dönemi Sorunları

Ergenlik, çoklu fiziksel değişimlerin olduğu bir dönem olmanın yanı sıra, aynı zamanda önemli bir duygusal ve sosyal değişim zamanıdır. Önce duygusal beyin veya “limbik sistem” gelişir ve en son olarak “neokorteks” olarak adlandırılan düşünen beyin gelişir. Bu, akıl yürütme, duyguları düzenleme ve dürtüleri kontrol etme kapasitesinin gençler için çelişkili bir süreç olabileceği anlamına gelir. Tüm bu beyin gelişimi, ergenlik döneminden geçenlerin çevrelerine ve stres faktörlerine karşı son derece duyarlı olabileceği gibi aynı zamanda ergenlikteki bireyin bazı sorunlarla karşı karşıya kalması anlamına gelir.

Ergenlik Ne Zaman Başlar?

Ergenlik, bir çocuğun vücudunun olgunlaştığı gelişim aşamasıdır. Buna kızlarda meme dokusunun gelişimi ve ilk adet dönemi, erkeklerde testislerin olgunlaşması dahildir. Ergenlik döneminde cinsel olgunlaşmaya yol açan hormonal değişikliklere, beynin önemli fiziksel büyümesi ve olgunlaşması eşlik eder. Fizyolojik gelişimin yanı sıra psikolojik gelişim de ergenliğin önemli unsurlarından biridir.

Ergenlik tipik olarak geç çocukluk döneminde başlar. Ortalama olarak, kızlar 10 ila 11 yaşlarında ergenliğe girerken, erkek çocuklar ise 11 ila 12 yaşında ergenlik çağına adım atar. Ancak ergenlik bir süreçtir ve dört veya beş yıl sürebilir. Bu süreçte beslenme, psikolojik durum ve sosyoekonomik koşulların etkisi bireyde bariz olarak görülmektedir.

Ergenlik Ruh Sağlığını Nasıl Etkiler?

Ergenlik, önemli bir gelişimsel dönem olmakla beraber sosyal becerilerin oluşturulmasında kritik öneme sahiptir. Yapılan araştırmalara göre ergenlik, gençler üzerinde şu etkilere sahiptir:

  • Gençler, erken ergenlikle birlikte daha yüksek zihinsel sağlık sorunları riski yaşayabilir.
  • Ergenlik yıllarında en sık görülen sorunlar arasında anksiyete ve depresyon, yeme bozuklukları, davranış bozukluğu (ciddi antisosyal davranış), dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve kendine zarar verme sayılabilir.
  • Erken ergenlik yaşayan hem erkek hem de kız çocukları için kendine zarar verme riski artar. Yapılan araştırmalara göre 15 yaşındaki kızların %32’si ve 15 yaşındaki erkeklerin %11’i kendisine zarar verme eğilimindedir.
  • Çoğu genç, ergenlik yıllarını zorlanmadan geçirebilir. Ancak, ruh sağlığı sorunları olan gençler için ergenliğin başlaması onları daha da kötü bir ruh haline sokabilir.
  • Akran baskısı ve uyum sağlama ihtiyacı, sağlıklı karar vermeyi etkileyebilir ve uyuşturucu veya alkol kullanımı gibi daha fazla risk alma davranışı eğilimi görülür.
  • Beden imajı hakkında da kişi daha endişeli ve bu da olası yeme bozukluklarına yol açabilir.
  • Ergenlik döneminde aile büyükleri veya ebeveynler arasındaki çatışma artabilir. Çünkü birey, bağımsızlık arayışındadır.
  • Ergenlikle aynı zamanlarda meydana gelen akademik başarı ve sınavlar üzerindeki baskının artması stresin artmasına neden olabilir.

Ergenlikte Yaşanan Sorunların Belirtileri Nelerdir?

Ergenliğin fiziksel belirtileri ve değişiklikleri gözle görülür ancak psikolojik açıdan baktığımızda bireyin ebeveynlerinin farkında olması gereken başka belirtiler de vardır:

  • Davranışta veya duygusal durumda gözle görülür ve kalıcı değişiklik (kişinin daha agresif veya içine kapanık davranması),
  • Obsesif veya aşırı yeme alışkanlıkları,
  • Şiddetli kilo kaybı, kilo alımı veya yemeklerden sonra kusma isteği,
  • Kendine zarar verme, vücutta meydana gelen kesik ve yanıklar,
  • Motivasyon veya enerji eksikliği,
  • Okul çalışmalarına, hobilere ve arkadaşlara ilgi kaybı,
  • Artan risk alma veya zorlayıcı davranışta bulunma eğilimi,
  • Sürekli olarak okula gitmeyi reddetme.

Ergenlik Dönemi Sorunları Nelerdir?

Ergenlik, uzun zamandır birçok duygusal ve davranışsal sorunun ortaya çıktığı bir geçiş noktası olarak kabul edilmektedir. Bunlar arasında depresyon ve anksiyete, madde kullanımı ve kötüye kullanımı, kendine zarar verme ve yeme bozuklukları yer alır. Bunların dışında bireyde kaygılı ruh hali, sosyal fobi, anksiyete gibi sorunların da meydana gelmesi oldukça olasıdır. Bu anlamda bireyin iyi bir şekilde gözlemlenmesi ve bu doğrultuda adımlar atılması oldukça önemlidir.

Duygusal ve davranışsal sorunlar, stresli bir yaşam, aile içi ilişkinin zayıf olması, sevgi eksikliği gibi özel durumlar çocuğun gelişim hızını büyük ölçüde etkiler. Bu açıdan bakıldığında, duygusal ve davranışsal sorunların erken ergenlik belirginleşmeden önce ortaya çıkması beklenir. Ergenlik, bazı çocuklar için stresli ve zorlu bir süreçtir. Bu nedenle ruh sağlığı sorunları genellikle ilk olarak ergenlik döneminde ortaya çıkar. Daha küçük çocuklar ve daha az sosyal veya duygusal açıdan destek görmemiş çocuklar daha zor bulabilir. Bu durum da daha sonraki zihinsel sağlık sorunları riskini artırır. Çocuğun sosyal ve aile ortamı da süreçte oldukça etkilidir. Çocukların birlikte büyüdüğü aileler, akranlar ve topluluklar onların ruh sağlıkları için “sosyal iskeleler” sağlayabilir. Aynı şekilde, çocukların çevrelerindeki olumsuz etkiler de ergenlik dönemindeki ruh sağlığı sorunları için risk faktörleri olarak görülebilir.

Ergenlik döneminde karşılaşılan en yaygın sorunlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Karşı Olma/ Karşıt Gelme Bozukluğu

Tüm çocuklar, özellikle yorgun, aç, stresli veya üzgün olduklarında zaman zaman muhalif davranışlar sergilerler. Karşılarındaki kişilerle tartışabilir, uygunsuz karşılıklar verebilir, veya ebeveynlerine, öğretmenlerine ve diğer yetişkinlere karşı gelebilirler.  Muhalif davranış, erken ergenlik için gelişimin normal bir parçasıdır. Ancak düşmanca davranışlar sıklaştığı takdirde çocuğun sosyal, aile ve akademik hayatını büyük ölçüde etkiler.  Karşı Gelme Bozukluğu olan çocuklarda, otorite figürlerine karşı meydan okuyan bir davranış kalıbı vardır. Karşı Gelme Bozukluğu olan kişilerde şu belirtiler görülebilir:

  • Sık öfke nöbetleri,
  • Yetişkinlerle aşırı tartışma,
  • Kuralları sık sık sorgulama,
  • Yetişkinlerin istek ve kurallarına uymayı aktif bir şekilde reddetme,
  • İnsanları sinirlendirme veya üzme için kasıtlı girişimlerde bulunma,
  • Hataları veya yanlış davranışları için başkalarını suçlama,
  • Genellikle kolayca sinirlenme veya her davranışı üstüne alınma,
  • Üzgünken kaba ve nefret dolu bir konuşma takınma,
  • Kibirli tutum ve intikam arayışı.

Semptomlar genellikle birden fazla ortamda gün yüzüne çıksa da durum, evde veya okulda daha belirgin bir hal alır. Tüm okul çağındaki çocukların ve ergenlerin yüzde bir ila on altısı bu bozukluk ile karşı karşıyadır. Kesin nedenleri bilinmemekle beraber birçok ebeveyn,  Karşı Gelme Bozukluğu olan çocukların erken yaşlardan itibaren çocuğun kardeşlerinden daha katı ve talepkar olduğunu bildirmektedir. Bu davranış bozukluğunda üzerinde biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin de rolü olabilir.

Karşı Gelme Bozukluğu semptomları gösteren bir çocuk, kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), öğrenme güçlükleri, duygudurum bozuklukları (depresyon, bipolar bozukluk) ve anksiyete bozuklukları gibi mevcut olabilecek diğer bozuklukları da araştırmak önemlidir. Birlikte var olan bozukluğu tedavi etmeden  Karşı Gelme Bozukluğu semptomlarını iyileştirmek zor olabilir.

 Karşı Gelme Bozukluğu tedavisi için şu yöntemlerden yararlanılabilir:

  • Ebeveynlerin ve diğer kişilerin çocuğun davranışını yönetmesine yardımcı olmak için Ebeveyn Yönetimi Eğitimi,
  • Daha etkili öfke yönetimi geliştirmek için Bireysel Psikoterapi,
  • İletişimi ve karşılıklı anlayışı geliştirmek için Aile Psikoterapisi,
  • Olumsuz düşüncelerin üstesinden gelmek İçin Bilişsel Problem Çözme Becerileri Eğitimi ve Terapileri,
  • Akranlarla ilişkileri artırmak ve sosyal becerileri geliştirmek için Sosyal Beceri Eğitimi,
  • Karşı Gelme Bozukluğu’nun rahatsız edici bazı semptomlarının yanı sıra DEHB, anksiyete ve duygudurum bozuklukları gibi bir arada var olan durumlarla ilgili semptomları kontrol altına almak için ilaç tedavisi.
  • Yeme Bozuklukları

Yeme bozuklukları, ergenleri etkileyen karmaşık hastalıklardan biridir. Son otuz yılda çarpıcı bir şekilde artan bir oran olan %5’e varan bir insidans ergen kadınlarda en sık görülen üçüncü kronik hastalık olarak bilinir. Yeme bozukluğu olan ergenlerde, genellikle 2 tür yeme bozukluğuna rastlanır: anoreksiya nervoza ve bulimia nervosa. Hem anoreksiya nervoza hem de bulimia nervoza ciddi biyolojik, psikolojik ve sosyolojik morbidite ve önemli mortalite oranı ile ilişkilendirilmektedir.

Yeme bozuklukları en sık ergenlerde ortaya çıksa da, bilimsel literatürdeki raporlar genellikle ergenlerden elde edilen bulguları yetişkinlerden elde edilenlerle birleştirir. Ergenlerin benzersiz özellikleri ve ergenliğin gelişim süreci, yeme bozukluklarının tanısını, tedavisini veya sonucunu belirlemede genellikle kritik hususlardır. Sonuç olarak, ergenlerin yeme bozukluğu olan erişkin hastalardan ayrı olarak değerlendirilmesi ve ayırt edilmesi gerekmektedir.

  • Mevsim Değişikliklerine Bağlı Ruhsal Değişiklikler

Bütünsel tıbbı savunan birçok kişi, çoğu hastalığın mevsimlerin değişmesi sonucu meydana geldiğini öne sürmektedir. Yeni bir mevsim başladığında sıcaklık, nem ve günlerin uzunluğu değişmeye başladığında, duygudurum bozukluğu olan gençlerin enerji ve stres düzeylerinde değişimler fark edilebilir. Depresyon belirtileri gösteren bazı gençler, aslında her yıl aynı saatlerde başlayıp biten, yinelenen bir mevsimsel kalıp olan Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu ile mücadele ediyor olabilir.

Çoğu insanın; etkinlikler, tatiller veya geleneklerle çakışan favori bir mevsimi vardır. İnsanların davranışlarının havaya bağlı olarak değişmesi doğaldır. Ancak Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu, kışın depresif bir ruh haline bürünmekten daha fazlasıdır. Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu, genellikle depresyon olarak teşhis edilse de iki durumun farklı olduğu bilinmelidir.

  • Şiddet ve Saldırganlık

Çocuklar ve ergenler arasında şiddet içeren davranışların görülme sıklığı konusunda büyük bir endişe vardır. Bu karmaşık ve rahatsız edici konunun ebeveynler, öğretmenler ve diğer yetişkinler tarafından dikkatle anlaşılması gerekir. Çocuklarda ve ergenlerde şiddet davranışı çok çeşitli davranışları içerebilir: patlayıcı öfke nöbetleri, fiziksel saldırganlık, kavga, tehditler veya başkalarına zarar verme girişimleri (başkalarını öldürmek isteme düşünceleri dahil), silah kullanımı, hayvanlara karşı zulüm, yangın çıkarma, mülkün kasıtlı olarak yok edilmesi ve vandalizm.

Ergenlik çağındaki çocuklar şiddet içeren davranışlar gösterebilirler. Bu davranışa tanık olan ebeveynler ve diğer yetişkinler endişe duyabilir ancak bu durum çok daha ciddiye alınması gereken bir tutumdur. Uzman bir terapist aracılığı ile çocukla bu konu üzerinde çalışmak mümkündür.

  • Ergenlerde Şiddet Davranışı Riskini Arttıran Faktörler

Yapılan araştırmalar, birçok faktörün çocuklarda ve ergenlerde şiddet davranışı riskinin artmasına yol açtığı sonucuna varmıştır. Bu faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Bireyin içinde bulunduğu ortamda gördüğü saldırgan veya şiddet içeren davranış,
  • Fiziksel istismar ve/veya cinsel istismar mağduru olmak,
  • Evde ve/veya toplumda şiddete maruz kalma,
  • Zorbalığın kurbanı olmak,
  • Genetik faktörler,
  • Medyada şiddete maruz kalma (TV, film vb.),
  • Uyuşturucu ve/veya alkol kullanımı,
  • Evde ateşli silah bulunması,
  • Stresli aile hayatı ve sosyoekonomik faktörlerin kombinasyonu (yoksulluk, şiddetli yoksunluk, evlilikte ayrılık, tek ebeveynlik, işsizlik vb.)
  • Kafa travmasından kaynaklanan beyin hasarı.

Ergenlerin Şiddet Eğilimi Olduğunu Gösteren Belirtiler

Şiddet ve saldırganlık eğilimi olan ergenlerde şu belirtilerin görülmesi mümkündür:

  • Yoğun öfke,
  • Sık sık öfke nöbetleri veya patlamalar,
  • Aşırı sinirli ruh hali,
  • Aşırı dürtüsellik,
  • Kolayca hüsrana uğramak.

Şiddet ve saldırganlık oldukça dikkat edilmesi gereken bir konu olmakla beraber ebeveynler veya çocuğun günlük yaşamına dahil olan herkes, çocuklarda görülen bu davranışları küçümsememeye özen göstermelidir.

  • İntihar

Ergenlerde depresyon, anksiyete gibi sorunların yanı sıra bu sorunların tetiklediği intihar eğilimi de görülmektedir. Depresyonda olan bir bireyde ağır bunaltı, umutsuzluk, çaresizlik, suçluluk duygularının olması; bireyin daha önce başarısız olan intihar girişimlerinin olması, bireyin ölmek istediğini belirtmesi, bireyin alkol veya sigara gibi bağımlılıklarının olması intihar eğilimini tetiklemektedir.

  • Ebeveynler İntihar Etme Eğilimi Olan Çocuklar İçin Neler Yapabilir?

İntihar girişiminde bulunan birçok genç, sevdiklerine önceden bir tür uyarıda bulunmaktadır. Bu nedenle, intihara meyilli gençlerin ihtiyaç duydukları yardımı alabilmeleri için ebeveynlerin bu işaretleri doğru tanıması oldukça önemlidir. Her zaman önlenebilir olmasa da, intihar eğilimi olan bir kişiye yardım etmek için bilgilenmek ve harekete geçmek her zaman iyi bir fikirdir. Bazı yetişkinler kendilerini inciteceklerini veya kendilerini öldüreceklerini söyleyen çocukların, bunu “sadece dikkat çekmek için” yaptıklarını düşünürler. Ancak bu duruma daha ciddi bir perspektiften bakmak herkesin yararına olacaktır.

  • Obsesif-Kompulsif Bozukluk (Takıntılar)

Ergenlik hayatın zorlu bir sürecidir. Ne yazık ki, bazı gençler bilinen ergenlik çağı özelliklerini gösterse de bazı gençler, ciddi bir zihinsel sağlık sorunu olan obsesif-kompulsif bozukluğu ile karşı karşıya kalmaktadır. Tipik olarak kısaca OKB olarak adlandırılan bu psikiyatrik bozukluk, birçok soruna neden olabilir.

Obsesif-kompulsif bozukluk, adından da anlaşılacağı gibi, obsesif düşünceler ve zorlayıcı davranışlardan oluşan bir bozukluktur. Obsesyonlar, hem istenmeyen hem de araya giren tekrarlayan düşünceler, zihinsel görüntüler veya dürtüler olarak ortaya çıkar. Genellikle olumsuzdurlar ve kişide yüksek düzeyde kaygının oluşmasına neden olurlar. Bu istenmeyen düşüncelerin sık sık veya sürekli bir hal alması, gençlerin hayattan zevk almak şöyle dursun, okula veya işe odaklanmasını bile zorlaştırabilir.

Ergenler arasında en sık görülen obsesyon türleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Cinsel yönelim konusunda endişelenme,
  • Mikrop veya kontaminasyon korkusu,
  • Hasta olma ya da ölme konusunda endişelenme,
  • Şiddet içeren bir şey yapmaktan korkmak,
  • Kötü bir şey olacağı için endişelenmek,
  • Rahatsız edici cinsel düşünceler ve dürtülere sahip olmak,,
  • Doğası gereği dini olan rahatsız edici düşünceler.

Obsesyonların neden olduğu kaygı ve sıkıntıyı azaltmak için OKB’li bireyler, aşırı el yıkama, eşyaları belli bir sıraya koyma, sayı sayma gibi kompulsif davranışlarda bulunurlar. OKB’si olan bazı kişiler, bu zorlayıcı davranışlar o kadar çok zaman harcar ki, hiç üretken olamazlar. Zorlayıcı davranış, kişide bir rahatlamaya neden olur.

Ergenlik Çağındaki Bir Çocuğa Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

Çocuğunuz ergenlik çağına geldiğine onunla sağlıklı ve güvene dayalı bir ebeveyn-çocuk ilişkisine sahip olmak her zamankinden çok daha önemlidir. Ancak bu çağda ne yazık ki çocuğunuzla yakın olmak zorlaşabilir. Çünkü çocuğunuz, çok normal olan bir soruya dahi asi ve agresif bir yanıt vererek sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Bundan dolayı çocuğunuza doğru bir şekilde yaklaşmak gerekir. Peki nasıl mı?

  • Onu can kulağıyla dinleyin ve sözünü kesmeyin.
  • Çocuğunuzun duygularına kulak verin.
  • Ona güvendiğinizi hissettirin.
  • Çocuk üzerinde baskı kurmamaya çaba gösterin.
  • Zaman zaman onu övün.
  • Kendi duygularınızı dizginlemeye çalışın.
  • Beraber aktiviteler yapın.
  • Birlikte yemek yiyin.
  • Çocuğunuza çaktırmadan onu gözlemleyin.
  • Onu sert bir dille eleştirmekten kaçının.

Uzm. Dr. Bilge Merve KALAYCI ve Ergenlik Dönemi Sorunları

Ergenlik çağı, genel olarak hem ebeveynleri hem de ergenleri etkisi altına almakla beraber bu dönemde yaşanan ciddi sorunlar, ciddi sonuçlara yol açabilmektedir. Ancak bu sorunların üstesinden gelebilmek için yapılabilecek birçok şey vardır. Mevcut durumun kişinin yaşamını olumsuz olarak etkilememesi için acilen gerekli desteğin alınması önerilir. Çocuk psikiyatri uzmanları ve doktorunuzun gerek görmesi halinde psikologlar aracılığı ile de bu tür problemlerde danışmanlık alınabilir. Bu noktada önemli olan şey, kişinin yeterince gözlemlenmiş olmasıdır.

Ankara ilinde yer alan birçok uzman bu konuda hizmet vermektedir. Eğer siz de bir kişinin ciddi ergenlik sorunları ile karşı karşıya olduğundan endişe duyuyorsanız dilediğiniz zaman bir uzmandan randevu alabilirsiniz. Tedavi sürecinde sadece hekimin başarılı olması yeterli olmamaktadır. Bu süreçte ailenin yanı sıra sosyal çevre de önemli hale gelir. Tedavinin en temel amacı kişi için yaşam kalitesini en üst seviyelere taşımaktır. Bu temel amaç, hem tedavi süreci hem terapiler hem de ailenin desteği ile sonuç verebilir.

Scroll to Top